Sayı: 25.02.2013
Konu: Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği Hakkında
Bilgi Edinme Talebi.
T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI
ANKARA
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Türkiye’de görev yapan 22.000 aile hekimini temsil eden bir meslek örgütüdür.
AHEF Türkiye’deki aile hekimlerini dernekleri aracılığıyla tek çatı altında toplayarak, ulusal ve uluslararası platformlarda temsil etmeyi, Aile Hekimlerinin haklarını korumayı ve geliştirmeyi görev edinerek, sosyal, bilimsel, ekonomik ve hukuki olarak en iyi koşullarda, çalışmalarını sağlamayı, aile hekimliği uygulamasını yönlendirmeyi ve oluşan sorunların çözümüne hizmet verdiği toplumun sağlığını da dikkate alarak katkıda bulunmayı, faaliyetlerini uluslararası normlar, etik ilkeler ışığında, şahıslardan ve siyasi kurumlardan bağımsız bir şekilde, yasal sınırlar çerçevesinde yerine getirmeyi görev edinen bir federasyondur.
AHEF ülkemizdeki Aile Hekimliği uygulamasını Dünya’da “Birinci Basamak Sağlık Hizmeti” olarak model alınan bir noktaya getirmeyi ve bu konuda söz sahibi olmayı amaçlamaktadır.
Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri "belirlilik" tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, yasadan, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini doğurduğunu bilmelidir. Ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.
Yasa kuralı, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlenmelidir. "Öngörülebilirlik Şartı" olarak nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulanmasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi bireyleri keyfi ve öngörebilecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır. Belirlilik, kişilerin hukuk güvenliğini korumakla birlikte idarede istikrarı da sağlamaktadır.
25.01.2013 tarih ve 28539 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği” uygulanması sırasında sahadaki aile hekimleri ve derneklerinden gelen geri bildirimler sonucunda, bazı maddelerinin uygulanması ve anlaşılmasında tereddütler hasıl olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda olan maddeler aşağıda belirtilmiştir.
1. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 3 üncü maddesinin (d) bendinde yapılan asistan tanımlamasında; asistanın, eğitim aile sağlığı merkezinde, yaptığı iş ve işlemler hakkında sorumluluğun kimde olduğu konusunda,
2.Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 3 üncü maddesinin (ğ) bendinde tanımlanan eğitim aile hekimliği biriminin, diğer oluşturulmuş aile sağlığı merkezlerinden bağımsız olarak kurulan eğitim aile sağlığı merkezi içindeki bir yapıyı mı yoksa hali hazırda kurulu bulunan aile sağlığı merkezleri içinde oluşturulacak bir yapıyı mı kast ettiği konusunda,
3. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 4 üncü maddesinin 3/ (e) periyodik sağlık muayenelerinin ve 3/(f) bendlerinde; belirtilen bazı hastalıkların izlem ve taramaların, nasıl yapılacağı konusunda kurumca belirlenen rehberler yayınlanmadan periyodik sağlık muayenelerinin, izlem ve taramaların nasıl yapılacağı konusunda,
4. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin.4 üncü maddesinin 3/ (g) bendinde; evde takibi zorunlu olan engelli, yaşlı, yatalak ve benzeri durumdaki kişilere gezici sağlık hizmetleri kapsamı dışında, aile hekiminin görev ve yetkisi kapsamında olmaması nedeniyle, evde ve yerinde sağlık hizmetinin nasıl verileceği konusunda,
5. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 4 üncü maddesinin 3/ (ğ) bendinde; “Aile sağlığı merkezi şartlarında teşhis veya tedavisi yapılamayan hastaları sevk etmek, sevk edilen hastaların geri bildirimi yapılan muayene, tetkik, teşhis, tedavi ve yatış bilgilerini değerlendirmek,” denmesine rağmen sevk edilen hastaların geri bildirimlerinin aile hekimlerine yapılmaması dolayısıyla sevk edilen hastaların nasıl değerlendirileceği (ayrıca evde sağlık hizmetlerinin koordinasyonunun nasıl yapılacağı konusunda kavram kargaşası devam etmektedir.) konusunda,
6. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 4 üncü maddesinin 3/ (h) bendinde; “Tetkik hizmetlerinin verilmesini sağlamak ya da bu hizmetleri vermek.” hükmüne rağmen tetkik hizmetleri tanımının çok geniş olması nedeniyle tetkik hizmetlerinin nasıl verileceği konusunda,
7. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 4 üncü maddesinin 3/ (i) bendinde; “Kendisine kayıtlı kişileri yılda en az bir defa değerlendirerek sağlık kayıtlarını güncellemek.” hükmünün kayıtlı kişilere herhangi bir sorumluluk vermeden bu maddenin nasıl uygulanacağı, kendisine ulaşılamayan vatandaşlar hakkında nasıl bir yol izleneceği anlaşılamamıştır. Ayrıca kişilerin Sağlık Net üzerinden hangi sağlık kurum ve kuruluşlarına başvurup, hangi tanıları ve tedavileri almış olduklarının bilgilerinin aile hekimi tarafından takibinin de bu amacı karşılayıp karşılamadığı konusunda,
8. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 4 üncü maddesinin 3/ (j) bendinde; “Gerektiğinde hastayı gözlem altına alarak tetkik ve tedavisini yapmak.” denmesine rağmen gözlem altındaki hastanın tetkiklerinin nasıl yapılacağı ve neler olacağı konusunda,
9. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 4 üncü maddesinin 3/ (l) bendinde; yer alan “her türlü sağlık raporunu düzenler” ifadesinin, birinci basamak sağlık hizmetleri tanımında ve 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununda yer almadığı için nasıl düzenleneceği ve neler olduğu konusunda,
10. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 4 üncü maddesinin 3/ (n) bendinde; “Kurumca ve ilgili mevzuat ile verilen diğer görevleri yapmak.” ifadesinde diğer görevlerin neler olduğu konusunda,
11. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 5 inci maddesinin 2/ (e) bendinde; “Gereken tetkikler için numune almak, eğitimini aldığı basit laboratuvar tetkiklerini yapmak veya aldığı numunelerin ilgili laboratuvar tarafından teslim alınmasını sağlamak.” denmektedir. Basit laboratuvar tetkiklerini yapmak için eğitim almamış aile sağlığı elemanlarının bu işleri nasıl yapacağı konusunda,
12. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 5 inci maddesinin 2/ (f) bendinde; “Gezici ve yerinde sağlık hizmetleri, sağlığı geliştirici ve koruyucu hizmetler ile ana çocuk sağlığı ve üreme sağlığı hizmetlerini vermek, evde sağlık hizmetlerinin verilmesinde aile hekimine yardımcı olmak.” denilmektedir. Aile hekiminin görevleri arasında, “evde sağlık hizmetlerinin koordinasyonu” varken, aile sağlığı elemanlarının görevleri arasında ”evde sağlık hizmetlerinin verilmesinde aile hekimine yardımcı olmak” şeklindeki ifadenin anlamı konusunda,
13. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 5 inci maddesinin 2/ (h) bendinde; “Kurumca ve ilgili mevzuat ile verilen diğer görevleri yapmak.” ifadesinde verilen diğer görevlerin neler olduğu konusunda,
14. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 6 ncı maddesinin 1 inci bendinde yazan; “cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi özellik arz eden toplu yaşama alanlarından oluşan yerler için ise yerinde sağlık hizmeti bölgeleri müdürlükçe belirlenerek Kurumca onaylanır.” hükmünde sayılan yerler dışındaki özellik arz eden toplu yaşama alanlarının nereler olduğu konusunda,
15. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 6 ncı maddesinin 2 nci bendinde; “Cezaevi, çocuk ıslahevi, huzurevi, korunmaya muhtaç çocukların barındığı çocuk yuvaları ve yetiştirme yurtları gibi kişilerin kayıtlı oldukları aile hekimlerine doğrudan başvuru imkânlarının olmadığı ya da aile hekimlerini serbestçe seçme imkânının bulunmadığı toplu olarak yaşanılan ancak tabibi olmayan kurumların talepleri üzerine bir ya da birden çok aile hekimi yerinde sağlık hizmeti vermekle yükümlü kılınabilir.” denmektedir. Burada özel olarak işletilen bu şartları sağlayan kurumların talebi halinde bu kurumlara aile hekimi görevlendirilip/görevlendirilemeyeceği konusunda,
16. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 6 ncı maddesinin 2 nci bendinde; “Yerinde sağlık hizmet bölgesi olarak ilan edilen kurumlar, aile hekimlerinin sunacağı sağlık hizmeti için asgari şartları sağlamakla yükümlüdür.” hükmünden, sağlanması gereken asgari şartların neler olduğu konusunda,
17. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 6 ncı maddesinin 3 üncü bendinde yazan “gezici sağlık hizmeti sunulacak yerleşim yerine ulaşmak amacıyla yolda geçen süreler hariç olmak üzere” ifadesi bulunmaktadır. Yolda geçen sürelerin mesaiden sayılıp / sayılmayacağı, mesaiden sayılıyorsa haftalık çalışma planında nasıl yer alacağı anlaşılamamıştır. Aynı madde de yer alan “Gezici sağlık hizmeti bölgesinde Bakanlığa ait sağlık tesisi var ise bu tesisler hizmet için kullanılabilir.” hükmü gereğince; aile hekimleri tarafından kullanılan sağlık evlerinin kira, bakım-onarım, elektrik ve su faturalarının, tıbbi malzeme v.b ihtiyaçlarının kimin tarafından karşılanması gerektiği ve sağlık tesisi olmayan yerlerde kullanılacak tesisin kullanımının sağlanması (köy odası, köy konağı, muhtar evi, ilkokul vs.) çalışmalarında ve buraların giderleri konusunda Halk Sağlığı Müdürlüklerinin görevi, sorumluluğu konusunda,
18. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 6 ncı maddesinin 3 üncü bendinde yazan “her 100 kişi için ayda iki saatten az olmamak kaydıyla o yerleşim yerinde aile hekimi tarafından yapılır.” denmektedir. Gezici sağlık hizmeti süresinin hesaplanmasında her 100 kişi tamamlandığında mı iki saat, yoksa orantı formülüne göre mi gezici sağlık hizmeti süresinin hesaplanacağı konusunda,
19. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 6 ncı maddesinin 4 üncü bendinde yazan “Aile hekimi gezici ve/veya yerinde sağlık hizmeti planını sözleşme döneminin ilk ayında aylık olarak yapar ve toplum sağlığı merkezine bildirir.” denmesine rağmen, toplum sağlığı merkezlerince gezici ve/veya yerinde sağlık hizmeti planlarının onaylanmasının istenmesi anlaşılamamıştır. Aynı şekilde “Her ayın sonunda gezici/yerinde hizmet faaliyet raporunu toplum sağlığı merkezine bildirir.” hükmüne rağmen, bildirimin elektronik ortamda mı basılı ortamda mı yapılacağı ve bu konuda AHBS standart veri gönderim setlerinin bulunup bulunmadığı konusunda,
20. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 6 ncı maddesinin 5 inci bendinde yazan “Gezici sağlık hizmetinin verildiği günlerde tek birimli aile sağlığı merkezinin hizmete açık tutulması sağlanır.” ifadesinde, tek birimli aile sağlığı merkezlerinin gezici sağlık hizmeti verilen günlerde, aile sağlığı elemanının, aile hekiminin yanında olacağından, tek birimli aile sağlığı merkezinin, nasıl açık kalacağı konusunda,
21. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 7 nci maddesinde “Aile hekimleri aile sağlığı merkezinde soğuk zincir şartlarının sürdürülmesi için gerekli tedbirleri alır. Birden çok aile hekiminin görev yaptığı aile sağlığı merkezlerinde, aile hekimlerinin müştereken muhafaza ettikleri aşılar için üçer aylık aralıklarla bir aile hekimi ve bir aile sağlığı elemanı soğuk zincir sorumlusu olarak belirlenir. Aile sağlığı merkezinde yalnızca bir aile hekimliği biriminin bulunması halinde sorumluluk bu birimdeki aile hekimi ile aile sağlığı elemanına aittir.” hükmüne rağmen; gerekli tedbirlerin ve soğuk zincir sorumlusunun idari yetki ve sorumluluklarının neler olduğu konusunda,
22. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 8 inci maddesinin 1 inci bendinde “Kişilerin aile hekimlerine ilk kaydı, müdürlük tarafından ikamet ettikleri bölge göz önünde bulundurularak yapılır. Yeni doğanlar ile henüz nüfusa kayıtlı olmayan bebek ve çocuklar annelerinin kayıtlı olduğu aile hekimine kaydedilir.” hükmüne rağmen, annesi olmayan ve terk edilen ve vasisi annesi dışında birisi tayin edilen bebeklerin kayıtlarının nasıl yapılacağı konusunda,
23. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 8 inci maddesinin 2 nci bendinde; “Sağlık hizmeti sunumu sırasında meydana gelen şiddet olayının adli veya mülki idare makamlarınca verilen belgeyle belgelendirilmesi durumunda, aile hekimi veya aile sağlığı elemanına şiddet uygulayan kişinin müdürlükçe mevcut aile hekiminden kaydı silinir. Bu şekilde kaydı silinen kişinin, aynı iş günü içerisinde yeni aile hekimi seçmemesi durumunda ikamet ettiği bölge göz önünde bulundurulmak suretiyle kayıtlı nüfusu en düşük aile hekimine müdürlükçe kaydı yapılır.” hükmü yer almaktadır. Adli veya mülki idare makamlarınca verilen belgenin ne olduğu veya ne olması gerektiği konusunda,
24. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 8 inci maddesinin 6 ncı bendinde “Sürekli ikamet ettiği bölgeden uzakta kalacak kişi veya geçici süre ile Türkiye’de ikamet edecek olan kişi, kendisine yakın konumdaki bir aile hekiminden misafir olarak sağlık hizmeti alır. Ancak 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanununa tabi olan ilçeler misafir uygulaması bakımından tek bölge kabul edilir. Aile hekimi misafir kişiler için herhangi bir ücret talep edemez.” denmektedir. 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununda misafir hasta tanımı yapılmamasına rağmen, aile hekimliği uygulama yönetmeliğinde; ikamet ettiği bölgeden ne kadar süre ile uzak kalacağı konusunda ve sağlık hizmeti tanımında sağlık raporlarının yer almamasına rağmen, bazı Halk Sağlığı Müdürlüklerinin misafir hastalara sağlık raporu verilmesi talimatı konusunda,
25. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 10 uncu maddesinin 2 nci bendinde “Mesai saatleri ve günleri, çalışma yerinin şartları da dikkate alınmak suretiyle çalıştığı bölgedeki kişilerin ihtiyaçlarına uygun olarak aile hekimi tarafından teklif edilir ve müdürlükçe uygun görülmesi halinde onaylanır. Yapılacak ev ziyaretleri ve gezici/yerinde sağlık hizmetleri çalışma süresine dâhil edilir. Çalışılan günler ve saatler aile sağlığı merkezinin dış levhasının yakınında ve görülecek bir yerine asılarak kişilerin bilgilenmesi sağlanır.” denmektedir. 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun 5. maddesinin 2. paragrafında” Aile hekimliği hizmetleri ücretsizdir; acil haller hariç, haftada kırk saatten az olmamak kaydı ile Bakanlıkça belirlenen kıstaslar çerçevesinde (değ:6354 sayılı Kanun*) ilgili aile hekiminin talebi ve o yerin sağlık idaresince onaylanan çalışma saatleri içinde yerine getirilir.” hükmünün olmasına rağmen, Sağlık Bakanlığınca kıstasların belirlenmemesi ve Aile Hekimliği Kanununda “aile hekiminin talebi ve o yerin sağlık idaresince onaylanan” hükmü dikkate alınmayarak, yönetmelikte “aile hekimi tarafından teklif edilir ve müdürlükçe uygun görülmesi halinde onaylanır” hükmünün konulması gerekçesi konusunda,
26. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 10 uncu maddesinin 4 üncü bendinde “Entegre sağlık hizmeti sunulan merkezler dışında, hastanelerde aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet tutturulmaması esastır. Ancak 657 sayılı Kanunun ek 33 üncü maddesinde belirtilen yerlerde ihtiyaç ve zaruret hâsıl olduğunda haftalık çalışma süresi ve mesai saatleri dışında aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet görevi verilebilir.” Hükmünde, ihtiyaç ve zaruretin hasıl olduğu durumlar anlaşılamamıştır. Ayrıca “ hafta içi sekizer saat, hafta sonu ise on altı saatten fazla olmamak üzere haftalık 30 saatten fazla nöbet tutturulamaz” denmiştir fakat hafta içi sekiz saat nöbet tuttuktan sonra ertesi gün sağlık hizmetinin nasıl verileceği ve haftalık 30 saatten aylık 120 saat nöbet görevinin aylık çalışma süresiyle (160 saat) birleşmesiyle, buna (24 saat) adli nöbet ve (24 saat) ÖBS nöbetinin ilave olmasıyla toplam aylık çalışma süresinin 328 saat olması konusunda,
27. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 10 uncu maddesinin 5 inci bendinde “Yerinde ölü muayenesi hizmetleri, mesai saatleri içinde toplum sağlığı merkezi hekimlerince, mesai saatleri dışında öncelikle toplum sağlığı merkezi hekimleri olmak üzere aile hekimleri ve kamu hastaneleri dışındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarındaki hekimlerin de dâhil edilebileceği icap nöbeti şeklinde sunulur.” denmektedir. Bu mesai saatleri dışındaki icap nöbetlerine, aile hekimlerine kamu hastanelerinde acil nöbet görevi verilmesine rağmen, kamu hastaneleri hekimlerinin, dahil edilmemesinin ve uygulanan çifte standardın gerekçesi konusunda,
28. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 10 uncu maddesinin 5/ (a) ve (b) bendinde “İlçe merkezindeki toplam hekim sayısı altı veya daha az ise icap, altıdan fazla ise aktif nöbet şeklinde yürütülür.” Entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde toplam hekim sayısı altı ve altıdan az ise mesai saatleri dışındaki adli tıbbi hizmetler ve acil sağlık hizmetleri; toplum sağlığı merkezi hekimleri, entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezde çalışan hekimler ve aile hekimleri tarafından münavebeli olarak icap nöbeti şeklinde, toplam hekim sayısı altıdan fazla ise münavebeli olarak aktif nöbet şeklinde yürütülür.” denmektedir. Acil nöbetinin icap nöbeti şeklinde nasıl tutulacağı konusunda,
29. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 10 uncu maddesinin 5/ (c ) bendinde; “Hastane bulunmayan ilçe merkezleri ile entegre sağlık hizmetinin sunulduğu merkezlerde aile hekimi sayısı birden fazla ise, müdürlük hizmet ihtiyacını değerlendirerek mesai saatlerini güne yayarak düzenler.” denmektedir. Oysaki 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununda” Aile hekimliği hizmetleri ücretsizdir; acil haller hariç, haftada kırk saatten az olmamak kaydı ile Bakanlıkça belirlenen kıstaslar çerçevesinde (değ:6354 sayılı Kanun*) ilgili aile hekiminin talebi ve o yerin sağlık idaresince onaylanan çalışma saatleri içinde yerine getirilir.” denmektedir. Aile hekiminin talebi alınmadan müdürlüğün mesai saatlerini güne yayarak düzenlemesi konusunda,
30. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 10 uncu maddesinin 6 ıncı bendinde; “Entegre sağlık hizmeti sunulan merkezlerde tutulan nöbetler için aile hekimlerine ve aile sağlığı elemanlarına nöbet ücreti ödenmez veya nöbet izni verilmez.” denilmektedir. Nöbet ertesi nöbet izni verilmemesi konusunda,
31. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 15 inci maddesinin 3 üncü bendinde; “Aile hekimliği uzmanlarının, grup çalışmasının sağlanması, uzmanlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve kişilerin hizmet unsurlarından dengeli bir şekilde yararlanabilmeleri için her aile sağlığı merkezinden bir pozisyonu tercih ederek yerleşme hakları vardır. Bu hak birinci fıkranın (b) bendindeki yerleştirmeler için uygulanır. Bununla birlikte dört (dahil) - altı (dahil) birim planlanmış aile sağlığı merkezlerinde ikinci bir aile hekimliği uzmanı, yedi ve üzerinde birim bulunan aile sağlığı merkezlerinde ise her üç birim için bir aile hekimliği uzmanı daha o pozisyonlardan birini tercih ederek yerleşebilir. Aile hekimliği uzmanı, aile hekimliği uzmanı kontenjanı dolan bir aile sağlığı merkezine ancak durumuna uygun birinci fıkranın (c) veya (d) bentlerinden ve hizmet puanları sıralamasına göre yerleşebilir.” hükmü yer almaktadır. Bu hükmün, aile hekimleri arasındaki atamalarda, eşitlik ilkesine aykırı olup/ olmadığı ve özel binalardaki ASM’ ler içinde geçerli olup/ olmadığı konularında,
32. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 15 inci maddesinin 5 inci bendinde “Aile hekimliği pozisyonunda göreve başlayan sözleşmeli aile hekimi, bu pozisyonda fiilen bir yıl çalışmadan başka bir aile hekimliği pozisyonuna nakil talebinde bulunamaz. Bir yıllık fiilen çalışma süresinin hesaplanmasında, hafta sonu, resmi tatil günleri ve yıllık izin kullanılan günler fiili çalışmadan sayılır. Ancak mazeret ve hastalık izinli geçirilen günler ise fiili çalışmadan sayılmaz.” denmesine rağmen gebelik öncesi çalıştığı pozisyonda fiilen bir yılını doldurmadan, gebelik sonrası kişinin 15 inci maddenin 1/(a) bendine göre yerleştirmeye katılması konusunda,
33. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 15 inci maddesinin 8 inci bendinde; “Bu maddedeki yerleştirmeye ilişkin diğer usul ve esaslar Kurum tarafından belirlenir.” hükmü yer almaktadır. Atamaların Anayasaya göre kanunla düzenlenmesine rağmen, kanunun yönetmeliğe atıf yapmasından sonra yönetmeliğinde Kuruma atıf yapması konusunda,
34. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 16 ncı maddesinin 1 inci bendinde; “Ebe, hemşire, acil tıp teknisyeni ve sağlık memurları (toplum sağlığı) kendilerinin talebi ve Bakanlık veya ilgili kurumlarının muvafakati ile aşağıdaki öncelik ve şartlar gözetilmek suretiyle istihdam edilerek aile sağlığı elemanı sözleşmesi imzalarlar.” denmektedir. Oysaki 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununun 3 üncü maddesinin 2 nci paragrafında “Aile sağlığı elemanları, aile hekimi tarafından belirlenen ve Sağlık Bakanlığı tarafından uygun görülen, kurumlarınca da muvafakatı verilen Bakanlık veya diğer kamu kurum ve kuruluşları personeli arasından seçilir ve bunlar sözleşmeli olarak çalıştırılır.” denmesine rağmen, aile sağlığı elemanlarının kendilerinin talebiyle sözleşme imzalaması konusunda,
35. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 16 ncı maddesinin 1/(b) fıkrasında; “Bakanlık ve bağlı kuruluşları kadro ve pozisyonlarında 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (A) bendi kapsamında ebe, hemşire, acil tıp teknisyeni veya sağlık memuru (toplum sağlığı) unvanında çalışanlardan “A” hizmet grubu illerde görev yapanlar üst hizmet bölgesinden alt hizmet bölgesine olmak kaydıyla aile hekimi ile anlaşmaları durumunda anlaştıkları pozisyonlar için aile sağlığı elemanı olarak sözleşme imzalarlar.” denmesine rağmen; aynı yönetmeliğin 16.maddesinin 1/(a) bendinde;” aile sağlığı elemanı sözleşmesi imzalanabilmesi için, aile sağlığı elemanı adayının kadro veya pozisyonunun görev yapmak istediği aile hekimliği biriminin bulunduğu ilde olması şarttır.” denmesi konusunda,
36. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 16 ncı maddesinin 2 nci bendinde; “Aile sağlığı elemanı sözleşme imzaladığı aile hekimliği birimindeki aile hekiminin görevinden ayrılması veya yer değiştirmesi durumunda sözleşme döneminin bitimine kadar o pozisyonda görevine devam edebilir” denmesine rağmen, sözleşme dönemi bittikten sonra aile hekimine aile sağlığı elemanı seçme hakkı verilmemesi konusunda,
37. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 20 nci maddesinin 1 inci bendinde; “Bölgedeki nüfus hareketleri ve hizmet ihtiyacındaki değişiklikler göz önüne alınarak valiliğin teklifi ve Kurumun onayı ile yeni aile hekimliği birimleri açılabilir veya kapatılabilir. Kurum onayı alındıktan sonra pozisyonlar bir ay içerisinde ilan edilir.” denilmesine rağmen, nüfus hareketlerinin ve hizmet ihtiyaçlarındaki değişikliklerin neler olduğu konusunda,
38. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 21 inci maddesinin 1 inci bendinde; “Bu eğitimlerde Kurumun belirlediği kriterlere göre başarılı olmak esastır.” denilmesine rağmen başarı kriterlerinin, eğitimler başlamasına rağmen, belirlenmemesi anlaşılamamıştır. Aynı yönetmeliğin 21 inci maddesinin 2 nci bendinde “Aile hekimliği uzmanlarının birinci ve ikinci aşama eğitimlere katılması zorunlu değildir.” denmesine rağmen, aile hekimliği uzmanlarına, ikinci aşama eğitimlerinin bazı derslerine katılma zorunluluğu getirilmesi konusunda,
39. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 22 nci maddesinin 4 üncü bendinde” Aile sağlığı merkezinde her üç aile hekimliği birimi için ilave bir sağlık personeli (ebe, hemşire, sağlık memuru, tıbbi sekreter gibi) müdürlük tarafından görevlendirilebilir. Bu şekilde görevlendirilecek personelin çalışma usul ve esasları Kurum tarafından belirlenir” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm doğrultusunda tek ve iki kişilik aile sağlığı merkezlerinde nasıl ilave bir sağlık personeli görevlendirilebileceği, bu şekilde görevlendirilecek personelin çalışma usul ve esaslarının ne olacağı konusunda
40. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 22 nci maddesinin 5 inci bendinde; “Eğitim aile sağlığı merkezleri ve Kurum tarafından uygun görülen aile sağlığı merkezleri eğitim amaçlı olarak kullanılabilir.” hükmü yer almaktadır. Özel binadaki aile sağlığı merkezlerinin de bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda,
41. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 23 üncü maddesinin 1/ (ğ) bendinde; “Tıbbi hizmet alanları ile bekleme alanlarında iç ortam sıcaklığı 18-27 0C arasında tutulur, muayene odasının iç ortam sıcaklığı için alt sınırın 20 0C olması gerekir. Isıtma soba hariç diğer araçlarla sağlanır.” hükmü yer almaktadır. Tıbbi hizmet alanları ile bekleme alanlarındaki iç ortam sıcaklığının istenen değerlerde tutulabilmesi için 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu ve ilgili yönetmelikler uyarınca başta ısı yalıtımı konusunda olmak üzere çalışma yapılıp yapılmadığı ve bu hususun dikkate alınıp alınmadığı konusunda,
42. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 23 üncü maddesinin 2 nci bendinde; “Kullanım ömrünü tamamlamış veya ihtiyaç fazlası olan malzemeler aile sağlığı merkezi içinde bulundurulamaz” hükmü yer almaktadır. Burada kullanım ömrünü tamamlamış malzemelerden neyin kast edildiği konusunda,
43. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 24 üncü maddesinin 1/ (s) bendinde; yer alan “Defibrilatör” cihazının, özelliklerinin belirtilmemesi anlaşılamamıştır. Sahadaki aile hekimleri; THSK’ nun daha sonra farklı özellikte bir defibrilatör isteyebileceğini düşündüğü için (jeneratör örneği gibi) Kurumdan bir açıklama yapılıp yapılmayacağı konusunda,
44. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 24 üncü maddesinin 1/ (ü) bendinde; “Aşı dolabının ve aile sağlığı merkezinin tıbbi hizmet alanları ile bekleme alanlarında iç ortam sıcaklık takiplerini yapmak için standartları Kurumca belirlenmiş olan ısı verisi gönderebilen 2 adet termometre (Aşı dolabı sıcaklık takipleri en fazla iki saatlik aralıklarla yapılacak olup bu süre gerekli görülmesi halinde Kurumca değiştirilebilir.)” hükmü yer almaktadır. Isı verisi gönderebilen termometrelerin standartlarının neler olduğu bilinmemektedir. Bu yüzden Kurum tarafından termometrelerin standartlarının belirlenmesi ve açıklama yapılması beklenmektedir. Ayrıca bu termometrelerin, THSK veya aile hekimleri tarafından mı karşılanacağı anlaşılamamıştır. Türkiye’de bu şartları taşıyan üretilmiş ve satışa sunulmuş termometre konusunda sahadan bilgi talebi olmaktadır. Aşı dolabı sıcaklık takiplerinin en fazla iki saat aralıklarla yapılacağı belirtilmesine rağmen standart belirlenmeden süre değiştirilme işleminin nasıl yapılacağı ve hangi gereklilik şartlarında sıcaklık takip aralığının değiştirileceği ve yukarıda bahsedilen konular konusunda,
45. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 24 üncü maddesinin 1/ (dd) bendinde yer alan “Glikometre” ile 1/ (gg) bendinde yer alan “santrifüj cihazı” bedelinin, aile hekimlerine yapılan, tetkik ve sarf giderleri için yapılan ödemeden yapılacağı anlaşılmakla birlikte, bu ödemenin nasıl yapılacağı, alımın müdürlükçe mi yoksa bakanlıkça mı yapılacağı ya da bizlerin fatura karşılığı alıp, faturaların söz konusu giderden mi karşılanacağı hususu acilen açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Malum olduğu üzere, tetkik ve sarf giderleri adı altında yapılan ödeme ile bu konudaki tüm giderler karşılanmaktadır. Dolayısı ile alımın bu ödeme ile yapılırken nasıl bir yol izleneceği konusunda,
46. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 24 üncü maddesinin 1/ (ii) bendinde; “Kurum tarafından belirlenen bulundurulması zorunlu tutulan temel acil ilâçlar, aşılar ve anti serumlar” hükmü yer almaktadır. ASM’ de bulundurulması zorunlu tutulan Kurum tarafından belirlenecek temel acil ilaçlar, aşılar ve anti serumlar konusunda,
47. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 24 üncü maddesinin 3 üncü bendinde; “Bakanlıkça ve Kurumca özellikleri belirlenen bilgisayar, donanım, yazılım ve bilgi teknolojileri ile ilgili asgari şartlara uyulur.” hükmü yer almaktadır. Fakat ASM’ lerinde bulunan bilgisayar, donanım, yazılım ve bilgi teknolojileri ile ilgili asgari şartlar konusunda,
48. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 25 inci maddesinin 7 nci bendinde; “Aile sağlığı merkezlerine Kurum tarafından belirlenen kıstaslar çerçevesinde isim verilir” hükmü yer almaktadır. Kurum tarafından belirlenen veya belirlenecek olan kıstaslar konusunda,
49. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 26 ncı maddesinin 1 inci bendinde; “Yönetici, aile sağlığı merkezinin işletilmesinden birinci derecede sorumlu olduğu gibi bu merkezin müdürlük ve toplum sağlığı merkezi ile koordinasyonunu sağlamakla da görevlidir.” hükmü yer almasına rağmen, yöneticinin sorumluluklarının neler olduğu konusunda,
50. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 28 inci maddesinin 2 nci bendinde; “Kurumun belirlediği usul ve esaslar çerçevesinde ve bilgi işlem altyapısı Kurum tarafından oluşturulmak kaydıyla; ikinci ve üçüncü basamak sağlık kurum ve kuruluşlarına sevk edilen veya bu kuruluşlara doğrudan müracaat eden kişilere verilen hizmetler, kendi aile hekimine elektronik ortamda bildirilir." hükmü bulunmasına rağmen, bunun uygulanamaması konusunda, ,
51. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 28 inci maddesinin 3 üncü bendinde; “Gebe ve bebek tespiti ile takipleri, aşı uygulaması, doğum ve bildirimi zorunlu hastalıklar gibi durumlar ilgili aile hekimine iletilmek üzere hizmeti sunan sağlık kurum ve kuruluşu tarafından müdürlüğe en geç beş iş günü içerisinde bildirilir. Bu bildirimi yapmayanlar hakkında yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre işlem tesis edilir." hükmü yer almasına rağmen, bildirimde bulunmayanlar hakkında bir işlem yapılmaması konusunda,
52. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 28 inci maddesinin 7 nci bendinde; “Hasta sevk evrakı, reçete, rapor, bildirimi zorunlu hastalıklarla ilgili formlar ve diğer kullanılacak belge örnekleri Kurum tarafından belirlenir" hükmüne rağmen, belge örneklerinin Kurum tarafından belirlenip belirlenmediği ve belirlendi ise neler olduğu konusunda,
53. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 30 uncu maddesinin 2 nci bendinde; “Kayıtlı kişi sayısı, yapılan hizmetlerin listesi, muayene edilen ve sevk edilen hasta sayısı, kodları ile birlikte konulan teşhisler, reçete içeriği, aşılama, gebe ve lohusa izlemi, bebek ve çocuk izlemi, üreme sağlığı ve bulaşıcı hastalıklar ile ilgili veriler ve Kurum tarafından belirlenen benzeri veriler evrak kayıt kriterlerine göre belirli aralıklarla düzenli olarak basılı veya elektronik ortamda Kuruma bildirilir." hükmü yer almaktadır. Verilerin elektronik ortamda Kuruma iletilmesine rağmen, hala bazı İl Halk Sağlığı Müdürlüklerinin verileri basılı ortamda istemeleri konusunda,
54. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 34 üncü maddesinin 1 inci bendinde; “Aile hekimliği saha eğitimleri için aile hekimliği uzmanlık eğitimi veren Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu veya Üniversite Rektörlükleri ile Kurum arasında sözleşme yapılarak öngörülen nüfus kriterleri esas alınmak suretiyle eğitim kurumları tarafından eğitim aile sağlığı merkezi veya eğitim aile hekimliği birimi açılabilir. Bunların açılacağı yer, eğitim kurumunun talebi, müdürlüğün uygun görüşü ve Kurumun onayı ile belirlenir. Birim sayıları her bir asistan sayısı esas alınarak belirlenir ve Kurumca onaylanır. Eğitim kurumunda asistan sayısının fazla olması halinde, müdürlüğün uygun görüşü ve Kurumun onayı ile aynı eğitim kurumuna bağlı birden fazla eğitim aile sağlığı merkezi açabilir." hükmü yer almaktadır.5258 sayılı Aile Hekimliği Kanununda, eğitim aile hekimliği birimi ifadesi yer almamasına rağmen, hali hazırda kurulu olan ASM' ler bünyesinde eğitim aile hekimliği birimi açılmak istenmesi anlaşılamamıştır. Aynı şekilde asistan sayısına, Tıpta Uzmanlık Kurulu (TUK) tarafından belirlenmiş eğitici/asistan oranının uygulanmaması konusunda,
55. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 34 üncü maddesinin 2 nci bendinde; “Eğitim aile sağlığı merkezinde; eğiticinin gözetim ve koordinasyonunda, aile hekimliği uzmanlık eğitimi gören bir veya birden fazla asistan tarafından aile hekimliği hizmeti verilir." hükmü yer almaktadır. Eğitim gören asistanlara, eğiticinin sorumluluğunda, aile hekimliği hizmeti verdirilmemesi, konusunda,
56. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 34 üncü maddesinin 3 üncü bendinde; “Eğitim aile sağlığı merkezindeki asistan ve aile sağlığı elemanı ile ayrıca sözleşme yapılmaz." hükmü yer almaktadır. Aile sağlığı elemanı ile ayrıca sözleşme imzalanmaması konusunda,
57. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 34 üncü maddesinin 5 inci bendinde; “Boşalan veya yeni açılacak aile hekimliği birimleri eğitim kurumunun talebi üzerine yerleştirme esasları dikkate alınmaksızın asgari altı aydan önce asistanın birimden ayrılmayacağı taahhüdü ile birlikte eğitim aile hekimliği birimi olarak birinci fıkradaki usule göre eğitim kurumlarına tahsis edilebilir." hükmü yer almaktadır. Boşalan aile hekimliği birimlerine yerleştirme esasları dikkate alınmaksınız asistan yerleştirilmesi, anayasal eşitlik ilkesine aykırıdır. Asistanın asgari altı aydan önce ayrılmayacağı taahhüdüne rağmen pozisyonundan ayrılması durumunda yapılacak olan işlemlerin neler olduğu konusunda,
58. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin 37 nci maddesinin 2 nci bendinde; “Eğitim aile sağlığı merkezi/eğitim aile hekimliği biriminde eğitim kurumu tarafından eğitici, asistan ve aile sağlığı elemanı olarak görevlendirilen personel tam gün esasına göre çalışırlar. Mesai saatleri ve günleri, çalışma yerinin şartları da dikkate alınmak suretiyle çalıştığı bölgedeki kişilerin ihtiyaçlarına uygun olarak eğitim kurumu tarafından belirlenir ve müdürlükçe onaylanır." hükmü yer almaktadır. Aile hekimleri için " aile hekimi tarafından teklif edilir ve müdürlükçe uygun görülmesi halinde onaylanır." denmesine rağmen; eğitim aile sağlığı merkezleri/eğitim aile hekimliği birimleri için “eğitim kurumu tarafından belirlenir ve müdürlükçe onaylanır" denilmesi ile çifte standart getirilmesi konusunda,
59. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’ nin Geçici 1 inci maddesinin 1 inci bendinde; “Bu Yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte faaliyette olan aile sağlığı merkezleri bina şartları ve fizik mekânları bakımından 1/1/2014 tarihine kadar bu Yönetmelik ile getirilen asgari fiziki şartlara uygun hale getirilmek zorundadır." hükmü yer almasına rağmen, teknik donanım için alınması gereken cihaz ve malzemeler için bir süre tanınmaması konusunda,
60. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nin Geçici Maddesi 2 de; (1) İl sağlık müdürü, müdür yardımcısı ve şube müdürü olarak görev yapan tabip ve uzman tabiplerden aile hekimliğine başvurmaları ve yerleştirilme hakkı elde etmesine rağmen idari görevlerinden ayrılmaları Bakanlıkça uygun görülmeyenler, ilde pozisyon boşalması veya yeni pozisyon açılması halinde 15 inci maddenin birinci fıkrasının (c) bendine göre yerleştirilirler.” Hükmü bulunmaktadır. Yurt genelinde aile hekimliği uygulamasına geçilmesine rağmen bu hükmün konulmasının eşitliğe aykırı olduğu düşünülmektedir. Ayrıca bu haktan yararlanmak için en az bir yıl gibi çalışma şartına benzer bir süre getirilmemesi gerekçesi konusunda,
61. Aile Hekimliği Uygulama Yönetmeliği’nin Ek-1'in yayınlanmasına rağmen, yeni Ek-1'e göre aile hekimliği birimi gruplandırma rehberinin yayınlanmaması konusunda,
Sahada görev yapan Aile Hekimlerimize bildirilmek üzere, yukarıda maddeler halinde sayılan hususlar hakkında, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 4 üncü ve devamı hükümleri uyarınca cevap ve bilgi verilmesini saygılarımızla arz ederiz.
Dr. Murat GİRGİNER
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu
Yönetim Kurulu Başkanı