Zorunlu ikamet genelgesinin iptali için dava açıldı
Yürütmesinin Durdurulması İstemlidir DANIŞTAY BAŞKANLIĞI’NA, DAVACI :Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Şehit Daniş Tunalıgil Sokak No:2 Kat: 4 Demirtepe / Ankara VEKİLİ :Av.Mustafa GÜLER (Ankara Barosu – 10568) Strazburg Caddesi 28/28 Sıhhiye / Ankara DAVALI :T.C. Sağlık Bakanlığı - Sıhhiye / Ankara T. KONUSU :Davalı tarafından yayınlanan 25.7.2012 tarih ve B.10.0.SHG.0.18.00.00-010.06/16368 sayılı 2012/31 sayılı Genelge’nin yürütmesinin durdurulması ve iptali ile anılan Genelge’nin dayanağını oluşturan 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 55. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olması nedeniyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulması istemidir. YAYIM TARİHİ :25.7.2012 AÇIKLAMALAR Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan 2012/31 sayılı genelge ile kamu ve özel sağlık kuruluşlarında mesai saatleri dışında da hizmetine ihtiyaç duyulabilen sağlık personelinin, normal ulaşım şartlarında 30 dakika içinde sağlık kuruluşunda bulunmasını sağlayacak şekilde ikamet etmesinin zorunlu olduğu, bu zorunluluğa aykırı hareket edenlerin ilgili mevzuatına göre idari ve disiplin işleminin yapılacağı belirtilmiştir. Söz konusu Genelge’nin dayanağı olarak da 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 55. Maddesinin "(1) Bakanlık, kamu ve özel bütün sağlık kuruluşlarında çalışmakta olan sağlık personeli için görevli olduğu kuruluşun bulunduğu yerleşim yeri sınırları içinde ikamet etme mecburiyeti getirebilir. Bu mecburiyetin usûl ve esasları Bakanlıkça belirlenir." hükmü gösterilmektedir. Türk Tabipleri Birliği, Anayasa’nın 135. maddesine dayanılarak, 6023 sayılı Kanunla kurulmuş kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşudur. Türk Tabipleri Birliği, meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak, bunları halkın menfaati ile en iyi bir şekilde denkleştirmeye çalışmak ve benzeri amaçlarla kurulmuştur. Dava konusu Genelge ile, içinde hekimlerin de bulunduğu sağlık çalışanlarının, yerleşme özgürlükleri hukuka aykırı olarak kısıtlanmakla, aşağıda belirteceğimiz gerekçelerle söz konusu Genelgenin iptali talep edilmektedir. I-Anayasa’ya aykırılık iddiası Dava konusu Genelge’nin dayanağını oluşturan 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 55. maddesi Anayasa’nın Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti başlıklı 23. maddesine aykırıdır. Anılan 23. Madde hükmüne göre: “Herkes, yerleşme ve seyahat hürriyetine sahiptir. Yerleşme hürriyeti, suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak; (…) Amaçlarıyla kanunla sınırlanabilir.” Anayasa hükmüne göre, yerleşme özgürlüğünün sınırlanabilmesi ancak yasa ile mümkün olmakla birlikte yasa ile yapılacak sınırlama da ancak belli konularda olabilecektir. Bir başka anlatımla “suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak” sebeplerine dayanmaksızın yerleşme özgürlüğünün kısıtlanması Anayasa’ya aykırıdır. Nitekim, İskan Kanununda yapılan bir düzenleme ile milli güvenlik sebebiyle, iskân edilecek yerleşim ünitelerinde yaşayan ailelerin iskânı hakkındaki kural, Anayasa’da belirtilen sınırlama nedenleri arasında böyle bir neden bulunmadığı gerekçesiyle Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiştir: “Anayasa’nın 13. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak yasayla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Yerleşme özgürlüğü sadece Anayasa’nın 23. maddesinde sayılan özel sınırlama nedenlerine bağlı olarak sınırlandırılabilecektir. 23. maddede, herkesin, yerleşme ve seyahat özgürlüğüne sahip olduğu belirtildikten sonra, yerleşme özgürlüğüyle ilgili sınırlama nedenleri suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak olarak gösterilmiştir. Maddede yerleşme özgürlüğüyle ilgili sınırlama sadece yasa koyucuya bırakılmakla kalmamış, nitelikli yasa kaydıyla sınırlama benimsenerek, aynı zamanda sınırlamanın hangi neden, amaç ya da koşullarla yapılması gerektiği de tek tek sayılmıştır. Anayasa’da sınırlama nedenlerinin sayılarak belirlenmiş olması, yasakoyucunun bunlar dışında kalan bir nedenle yerleşme özgürlüğünün sınırlanması sonucunu doğuracak düzenlemeler yapamayacağını göstermektedir. Dava konusu kurallarda belirtilen “millî güvenlik”, yerleşme özgürlüğüyle ilgili sınırlama nedenleri arasında sayılmamıştır. Anayasa’nın ilgili maddesinde gösterilen sınırlama nedenlerine dayandırılmayan kuralla, aile veya fertlerin millî güvenlik nedeniyle zorunlu iskâna tabi tutulması, Anayasa’nın 23. maddesinin güvence altına aldığı yerleşme özgürlüğü alanına yapılan açık müdahale niteliğindedir.” (Anayasa Mahkemesi 24.9.2008 tarih ve 2006/142 E. 2008/148 K. sayılı karar) 663 sayılı KHK’nın 55. maddesi ile sağlık çalışanlarının ikamet yerlerine ilişkin getirilen sınırlama, Anayasa’nın 23. maddesindeki “suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak, sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek ve kamu mallarını korumak” sebeplerinden hiçbirine uymamaktadır. Bu bakımdan, temel haklar arasında yer alan yerleşme hakkını ihlal eden 663 sayılı KHK’nın 55. maddesinin iptali için Anayasa’nın 152. Maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesine başvurulmasını talep ediyoruz. II-Dava konusu Genelge’nin hukuka aykırılık nedenleri
Her ne kadar dava konusu Genelge’nin dayanağı olan 663 sayılı KHK’da sağlık personeli için görevli olduğu kuruluşun bulunduğu yerleşim yeri sınırları içinde ikamet etme mecburiyeti getirilebileceği belirtilmiş ise de İdare’nin bu yönde düzenleme yapması için yasal düzenlemenin buna olanak vermesi yeterli olmayıp kamu yararını amaçlayan haklı bir nedenin de bulunması gerekir. Söz konusu düzenleme ile yerleşim yeri kısıtlaması uygulanabilecek sağlık personelinin hekimler olduğu açıktır. Hekimlerden de, özellikle acil sağlık hizmetlerinde ve yataklı sağlık tesislerinde görev yapanlar bu düzenlemenin hedefindedir. Ancak, acil sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde görev yapan sağlık personeli, özellikle 112 Acil Servislerde görevli olanlar hizmetin 24 saat yürütülebilmesini sağlayacak şekilde nöbet tutmak suretiyle görev yapmaktadır. Bir başka anlatımla bu hizmetin yürütümünde sağlık personeli zaten ilgili birimde nöbet tutarak hizmeti yürüttüğü için evinin görev yaptığı sağlık kuruluşuna uzaklığının bir önemi bulunmamaktadır. Diğer taraftan, hastanelerin acil
servisleriyle yataklı sağlık hizmeti verilen servislerinde de sağlık personeli
hastanede nöbet tutmaktadır. Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin
14. Maddesine göre “Acil
hizmetleri, acil polikliniği veya acil servisi, bunlar yoksa nöbetçi tabibi
tarafından yürütülür. Bu hizmetler 24 saat süre ile kesiksiz olarak yürütülür.” Aynı şekilde, Yönetmeliğin 41.
Maddesine göre “Genel
olarak yataklı tedavi kurumlarında nöbet: normal çalışma saatleri dışında ve
resmi tatil günlerinde dışarıdan gelecek hastalarla, kurum içindeki hastaların
acil durumlarında tıbbi ve bununla ilgili idari ve teknik yardımları vaktinde
sağlayabilmek, olması muhtemel idari ve teknik olay ve kazalara zamanında
müdahale edebilmek amacını güder. yataklı tedavi kurumlarının tiplerine, yatak ve personel kadrosuna, yer ve önemine, faaliyetinin çokluğuna göre nöbet hizmetlerinin evde nöbet, normal, acil, branş nöbeti olarak dört şekilde yürütüleceği de yine anılan Yönetmelikte düzenlenmiş; her bir nöbet ayrı ayrı tanımlanarak yürütülme şekli 42. maddede ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Bu nöbet türlerinden sadece icapçı nöbetçi olarak nitelenen türde tabibin evi ile sağlık kuruluşu arasındaki ulaşım önem taşır. Zira diğer nöbetler tabibin hastaneden hiçbir surette ayrılmaksızın tuttuğu hizmet sunması esasına dayanmaktadır. İcapçı nöbetinde ise, uzman adedi nöbet tutacak miktarlardan az, fakat birden fazla olan kurumlarda uzmanların hastanede durmalarına gerek olmamasına karşın, mesai saatleri dışında kurumun idare ve tıbbi her türlü gereklerinden sorumlu olduğu; akşam vizitlerini yapmaya, mesai dışında bulunduğu yeri bildirmeye ve kuruma her davette gelmeye mecbur oldukları nöbet sistemidir. Gerçekten bu nöbet sisteminde hekimin çağrıldığında hastaneye en hızlı biçimde yetişmesi yaşamsaldır. Bu nedenle dava konusu Genelge’nin bu nöbeti tutan tabipler bakımından gerekli olduğu düşünülebilir. Ancak dikkat edilirse, söz konusu Genelge sadece icapçı nöbetçilerini düzenlemediği gibi bu nöbet uzman sayısının azlığı sebebiyle normal nöbetin tutulamadığı yerler için söz konusudur. Bir başka anlatımla küçük, uzman sayısı normal nöbet tutmak için yeterli olmayan hastanelerde hekimler icapçı nöbeti tutarlar. Bu hastanelerin bulunduğu yerlerin küçük il veya ilçeler olduğu, hekimin evinin hastaneye uzaklığının her koşulda 5-10 dakikada ulaşılabilir nitelikte bulunacağı da açıktır. Bütün bu hususlar dikkate alındığında, hekimin hastaneye acil erişiminin büyük illerdeki uzaklık ve trafik sıkışıklıkları sebebiyle zaman alabileceği ancak büyük illerdeki hastanelerde de zaten nöbet tutacak sayıda tabibin olması sebebiyle icap nöbetine gerek duyulmadığı; küçük yerlerde ise mesafelerin kısa, ulaşımın kolay olması dikkate alındığında icapçı hekimin yerleşim kısıtlamasına tabi tutulmasını gerektirecek bir sebep olmadığı anlaşılmaktadır.
663 sayılı KHK’nın 55. maddesinin Anayasa’ya aykırılığının yanı sıra, dava konusu Genelge, dayanağı KHK ile getirilen hükmü de aşan bir düzenleme içermesi sebebiyle de hukuka aykırıdır. Zira, dayanak KHK hükmüne göre sağlık çalışanlarına getirilebilecek yerleşim sınırlaması, ancak görevli olduğu kuruluşun bulunduğu yerleşim yeri sınırlarında ikamet etme mecburiyeti şeklinde olabilir. Yerleşim yeri, Türk Medeni Yasasında “Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.” şeklinde düzenlenmiştir. Her ne kadar bu tanımda, yerleşim yeri denildiğinde kişinin yerleşmek niyetiyle oturduğu yerin bağlı bulunduğu hangi idari birimin anlaşılacağı açık değildir. Ancak, dava konusu düzenleme çalışanların görevli oldukları sağlık kuruluşuna erişmelerini amaçladığına göre, yerleşim yerinin, günümüz ulaşım olanakları da dikkate alındığında, il ve büyükşehir sınırı olarak kabul edilmesi mümkündür. Bu durumda, 663 sayılı KHK’nın 55. maddesinin, Anayasa’ya aykırılığı saklı kalmak üzere, sağlık çalışanlarının görevli oldukları sağlık kuruluşunun bulunduğu il sınırlarında yerleşme zorunluluğu getirilebileceği şeklinde anlaşılması mümkündür. Sağlık Bakanlığının, dava konusu, 2012/31 sayılı Genelge ile getirdiği düzenlemeye göre ise sağlık çalışanlarına getirilen yerleşim yeri sınırlaması herhangi bir idari bölümlemeden bahsedilmeksizin, “30 dakika içinde sağlık kuruluşunda bulunmasını sağlayacak şekilde” yerleşmesi gereği ifade edilmektedir. Bilindiği üzere idare kanunların uygulanmasını sağlamak amacıyla ve bunlara aykırı olmamak üzere tüzük ve yönetmelik çıkarmaya yetkilidir. Her ne kadar Anayasa’da, idarenin düzenleyici işlemleri arasında tüzük ve yönetmelikten başka bir şey tanımlanmamış ise de, idarenin yönerge, genelge gibi düzenleyici işlemler yapabileceği İdare Hukukunda kabul edilmiştir. Bunlar, “diğer düzenleyici işlemler” olarak adlandırılmakta olup kanunlar hiyerarşisinde yönetmeliğin altında değerlendirilmektedir. Kanunlar hiyerarşisi uyarınca, normların kendi düzenlemelerine yetki veren üst norma aykırı hüküm içermemesi, “hangi düzenleyici işlemin uygulanmasını sağlamak üzere yapılmışlarsa o çerçevede kural koyabilecekleri kabul edilmektedir.”(Ş.Gözübüyük-T.Tan, İdare Hukuku Genel Esaslar, Ankara 2001, 1.Cilt, s.126) Bu çerçevede, KHK ile açıkça düzenlenmiş bir alanın Genelge ile farklı biçimde anlamlandırılması “kanunlar hiyerarşisine” açıkça aykırıdır. Daha somut anlatımla, 663 sayılı KHK’da sağlık çalışanlarının yerleşim yeri sınırlamasının çerçevesi görevli oldukları sağlık kuruluşunun bulunduğu yerleşim yeri iken, dava konusu Genelge ile bu sınırlamayı genişleten bir şekilde, görevli olunan sağlık kuruluşuna normal ulaşım şartlarında 30 dakikada gidebilecek mesafede yerleşme zorunluluğu getirilmesi Genelge’yi KHK’ya aykırı olması sebebiyle hukuka aykırı hale getirmiştir. Genelge ile getirilen 30 dakika ölçütünün aynı Genelge’deki bir başka düzenlemeyle Mülki İdare Amiri tarafından sağlık çalışanının eş durumu, sağlık mazereti ya da ikamet için mesken bulunamadığı gerekçeleriyle arttırılabilecek olması da anılan sınırlamanın hukuka aykırılığını ortadan kaldırmamaktadır. Zira, çalışanların anayasal temel haklar arasında yer alan yerleşme özgürlüğü, Sağlık Bakanlığı tarafından sınırlandırılamayacağı gibi Mülki İdare Amirinin takdirine de bırakılamaz.
Dava konusu Genelge’de düzenlenen “normal ulaşım şartlarında 30 dakika” ölçütü belirsizdir. Normal ulaşım şartından kast edilen araç belirsiz olduğu gibi ulaşımın zamanı da belli değildir. Sağlık çalışanının evinden görevli olduğu yere ulaşması için geçecek süre kullanılan araca göre çok büyük değişkenlik içerir. Zira toplu taşıma araçlarıyla ulaşım normal ulaşım olarak kabul edildiğinde, örneğin Ankara’da, yaşam deneyimleriyle bilinmektedir ki, pek çok semtten kent merkezindeki hastanelere 30 dakikada ulaşmak mümkün değildir. Kaldı ki, “normal ulaşım şartlarının” gün içindeki saatlere göre çok değiştiği, mesai başlangıç ve bitiş saatleri ile gün içindeki diğer saatler ve tabii ki gece saatlerinde aynı mesafelerdeki ulaşım sürelerinin birbirinden çok farklı olduğu açıktır. Genelge, üst normlarla yapılan düzenlemeyi açıklamak, uygulamacıların üst normu aynı şekilde anlayıp uygulamalarını sağlamak üzere çıkartılmakla birlikte dava konusu genelge kendisinden beklenen bu fonksiyonlardan hiçbirini yerine getirmemiştir. Ülkemizde yerleşim yerlerinden sağlık kuruluşlarına erişimin normal ulaşım şartlarındaki süreleri belirlenmiş değildir. Bu durumda, Genelgedeki 30 dakikalık süre ölçütü, uygulamada, amirin algısına göre değişecek, her bir çalışana göre farklı uygulanabilecek; sonuçta uyuşmazlıkların artmasına neden olacaktır.
Genelge ile yerleşim özgürlüğü kısıtlanan çalışanlar “Kamu ve özel sağlık kuruluşlarında sağlık hizmetlerinin verimli ve aksamadan yerine getirilmesini temin amacıyla normal mesai saatleri haricinde de hizmetine ihtiyaç duyulabilen sağlık personeli”dir. Sağlık hizmetleri günün 24 saatinde devamlılık gösteren hizmetlerdir. Ancak, bütün sağlık kuruluşlarının günün her saatinde hizmet sunmasına gerek olmadığı gibi 24 saat çalışan sağlık kuruluşlarının da her saat aynı kadro büyüklüğüyle hizmet sunmasına gerek yoktur. Mesai saatleri haricinde, acil hastalar ile hastanede yatırılarak tedavi edilen hastaların tedavileri yapılır. Ancak, günün her saatinde acil sağlık hizmeti veren ve/veya yataklı sağlık hizmeti sunan kuruluşlarda hizmetin sürekliliğinin nöbet sistemiyle sağlanabildiği dikkate alındığında, yerleşim yeri kısıtlaması ilgili kuruluşlarda görevli bütün sağlık personeli için getirilebilecektir. Sağlık çalışanlarının bir kısmı, yerleşme özgürlüklerinin kısıtlanmasına maruz kalırken; aynı statüde görev yapan ancak çalıştıkları yerde yataklı sağlık hizmeti sunulmayan ya da 24 saat acil sağlık hizmeti verilmeyen birimlerde çalışmaları sebebiyle söz konusu kısıtlamaya tabi tutulmamaktadır. Sağlık hizmetinin yürütülmesinde mesai saatleri haricinde hizmetine gereksinim duyulabilecek olan kişilere yerleşim yeri kısıtlaması getirilmesinin kendilerine ek bir külfet getirmemesini sağlayacak önlemi almak idarenin görevidir. Zira aksi takdirde, aynı statüde çalışan sağlık çalışanlarından bir kısmı sağlık kuruluşuna daha kısa sürede ulaşılabilir yerlerde oturmak zorunluluğu sebebiyle diğerlerinden daha fazla kira ve benzeri gider yapmak zorunda kalacaktır. Eşitlik ilkesine aykırı olan bu durumun, düzenleyici işlemlerle ortadan kaldırılması; yerleşim yeri sınırlaması getirilen sağlık çalışanlarına bu durumun yarattığı ek külfetleri dengeleyici ek ödeme yapılması ya da lojman ve benzeri ek olanaklar sağlanması zorunludur. Bu tür önlemler alınmaksızın, bir kısım sağlık çalışanına külfet getirecek yükümlülük yüklemek hukuka açıkça aykırıdır. III-YÜRÜTMENİN DURDURULMASI İSTEMİ Dava konusu Genelge, yukarıda açıklandığı üzere, üst norm olan 663 sayılı KHK’ya aykırı olduğu gibi Anayasa’ya da açıkça aykırıdır. Bu Genelge’nin uygulanmasıyla, sağlık çalışanları herhangi bir idari yaptırıma maruz kalmamak için evlerini taşımak zorunda kalabileceklerdir. Sağlık çalışanının evini taşımasının yaratacağı maddi kayıpların yanı sıra özellikle yerleşim yerine bağlı olarak düzenlenmesi sebebiyle çocuklarının okullarının değişecek olması hukuka aykırı bu düzenlemenin yaratacağı telafisi olanaksız zararlardır. Bu bakımdan, İYUK m.27’de aranan koşullar birlikte gerçekleşmiş olmakla, davalının yanıtı beklenmeksizin dava konusu Genelgenin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmesini talep ediyoruz. HUKUKSAL NEDENLER :Anayasa, 663 Sayılı KHK, İYUK, Türk Tabipleri Birliği Yasası ve ilgili diğer mevzuat. KANITLAR :Ekli kanıtlar, davalı nezdindeki kayıtlar ve diğer bütün kanıtlar. SONUÇ VE İSTEM :Açıklanan nedenlerle, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan 25.7.2012 tarih ve B.10.0.SHG.0.18.00.00-010.06/16368 sayılı 2012/31 sayılı Genelge’nin yürütmesinin durdurulması ve iptali ile anılan Genelge’nin dayanağını oluşturan 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 55. maddesinin Anayasa’nın 23. maddesine aykırı olması nedeniyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesini; yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini saygılarımla ve vekaleten talep ederim. 24.09.2012 Davacı Vekili Av.Mustafa GÜLER Eki: 1-Vekaletname 2-Dava konusu işlem
İkamet genelgesi GENELGE 2012/31
.......VALİLİĞİNE
Bilindiği üzere, sağlık hizmetlerinin aciliyeti, sürekliliği ve ertelenemez özelliği sebebiyle, kamu ve özel sağlık kuruluşlarında çalışan sağlık personelinin, ihtiyaç duyulduğunda sağlık kuruluşuna en kısa sürede ulaşması gerek sağlık hizmetlerinin etkililiği gerekse hastaların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetine zamanında ulaşabilmeleri bakımından büyük önem taşımaktadır.
11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 55 inci maddesinde; "(1) Bakanlık, kamu ve özel bütün sağlık kuruluşlarında çalışmakta olan sağlık personeli için görevli olduğu kuruluşun bulunduğu yerleşim yeri sınırları içinde ikamet etme mecburiyeti getirebilir. Bu mecburiyetin usûl ve esasları Bakanlıkça belirlenir." hükmü yer almaktadır.
Kamu ve özel sağlık kuruluşlarında sağlık hizmetlerinin verimli ve aksamadan yerine getirilmesini temin amacıyla normal mesai saatleri haricinde de hizmetine ihtiyaç duyulabilen sağlık personelinin, ihtiyaç durumunda en kısa sürede sağlık kuruluşuna ulaşması gerekmektedir. Bu itibarla ilgili personelin normal ulaşım şartlarında 30 dakika içinde sağlık kuruluşunda bulunmasını sağlayacak şekilde yukarıdaki kanun hükmüne riayet edilmelidir.
Mülki İdare Amirleri eş durumu, sağlık mazereti sebebiyle ya da personelin ikameti için mesken bulunamadığı durumlarda sağlık hizmetinin aksamaması için gerekli tedbirleri almak kaydıyla, bu süreyi ilgili kişinin ihtiyacını dikkate alarak belirleyebilir.
Uygulamanın titizlikle takibi ile genelgeye aykırı hareket eden personel hakkında görev yaptığı kuruluşun mevzuatına göre idari ve disiplin işlemi yapılması hususunda;
Bilgilerinizi ve gereğini rica ederim.
Prof. Dr. Nihat TOSUN Bakan a. Müsteşar | ||||||
5101 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |